Gülşen Bubikoğlu ve Tarık Akan'ın unutulmaz güzellikleriyle başrolleri paylaştığı 1975 yapımı bu filmde çapkın ve yakışıklı genç Ferit'in uslanmaz haylazlıklarından sonra gönlünü Zehra'ya kaptırışı ve aşkı uğruna giriştiği sevgisini ispatlama savaşı konu edilir. Halit Akçatepe, Cengiz Nezir, Hulusi Kentmen, Şükriye Atav, Adile Naşit, Nilgün Atılgan, Nubar Terziyan, Hayati Hamzaoğlu, Aydan Adan, Serpil Nur gibi isimlerle renkli ve kaliteli kadrosuyla da dikkat çeken filmde 1970 ile 1980 arasındaki siyasi buhran dönemi de alt mesajlarla detaylı şekilde anlatılır. Komediyle süslenmiş bir aşk öyküsünde alt metinde komünizm üzerinden çalkantılı öğrenci eylemlerine de değinilmesi elbette Sadık Şendil'in güçlü kalemine ve Orhan Aksoy'un muazzam yönetmenliğine saygı duymayı sağlar. Yeşilçam'da çok az filmde bu şekilde siyasi dönemlere ait alt metinlerle işlenmiş konulara şahit oluruz ki bu filmde onlardan biri.
Filmde İstanbul'a okumaya gönderilen üç kardeş üstünden öyküyü izlemeye başlarız. Daltonlar gibi boy sırasında gördüğümüz bu üç kardeşten biri azılı bir çapkın, biri aşırı solcu ve en küçükleri de kumarbazdır. Hikayeyi daha çok çapkın Ferit'e odaklı olarak izleriz. Ferit 2 si kardeş olan 3 kızla aynı anda görüşmekte ve sürekli olarak masumluğunu kullanarak 2 kardeşin sevgililerini tanıştırma teklifini nihayetinde aradaki tek erkek kendi olduğu için sürekli türlü türlü bahanelerle reddetmektedir. Bir gün tatlı tesadüfler sonucu bir kır gezisinde bulunan ve çimenlerde şekerleme yapan Zehra'yı görür. O an tarif edilemez bir duyguyla aşık olur ve bunu kendi bile anlamadan muzip şekilde Zehra'yı öperek uyandırır ve tokadı yer. Ama bu bir aşk emaresidir aslında. Otobüsün tepesinden içeri uzanıp Zehra'yı öper, tatlı yüzsüzlükler yapar, kovulur gitmez asla vazgeçmez ve sonunda asfalta seni seviyorum yazarak Zehra'nın gönlüne girer. Bu esnada yaz tatili için kısa süre köye dönerler ve otoriter babanın bulduğu mazbut aile kızıyla nişanlanır. Bu nişanlı hep dikkatimi çekmiştir. Sadık Şendil'in de yazarken bilerek bu şekilde ince bir detay yarattığını düşünüyorum. Şöyle ki bu mazbut aile kızı yere bakan türden bir kızdır ama İstanbul'a geldiklerinde evdeki birbirinden güzel 4 kıza "peki siz kim siniz hanımlar" diye soracak kadar da şark kurnazıdır. Yani kısaca o an kendisini aslında diğer kızlardan da üstün görür. Keza herkesin kendini tek sevgilisi sandığı çapkın erkek çoktan beri onun nişanlısıdır aslında.
Bu noktadan sonra olaylar yön değiştirir. Durumu öğrenen baba (Hulusi Kentmen) olaya el koyar. Üç oğlunu fabrikasında ırgat yapar. Bir kızı sevdiğini söyleyen Ferit'e de "kaç kızı seviyorsun lan evi kümese çevirmişsin" der. Aldatılan kızların sinsi planı neticesinde kendini Huriye'nin kollarında bulan Ferit nikâh masasına Ümit Besen'den bile daha yakınken yine babasının el koymasıyla durumdan yırtıp aşkından damlara çıkar ve iş tam karakolda bitecekken "ne karakolu memur bey düğüne düğüne" cümlesiyle harika bir mutlu sonla gülümseriz.
Adile Naşit bu filmde en sıradışı rolüyle görülür. Hep anaç rollerde gördüğümüz bu güzel insan bu kez evde kalmış kız rolünü de harika ve yine unutulmaz oynar. Selim Naşit'i de ortanca kardeş uslanıp ders dinlerken sınıfta dersi anlatan öğretmen rolünde görürüz. Selim Naşit nedense Arzu Film'de ana kadroda hiç yer almaz. Bunu bende bir türlü anlamıyorum. Ufak tefek rollerde görünür kaybolur. Bu filmde 3sn yer alması beni biraz üzdü aslında. Kahvede kendi halinde otururken cibicibicis traş köpüğüyle yüzü bembeyaz olan adamı kim sevmez?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kim?
Ufuk Kurt/1983/İstanbul Bağımsız, karşılıksız ve kişisel sinema anlayışıyla kendi senaryolarımı filme çekiyorum. "Ölüm Düşleri...
-
Sinemamızın tarihinden başlayarak ilerleye ilerleye geldik 70’lere. 60’lı yıllardaki Türk sinemasının tadına halen doyulmadığını söyleyebili...
-
Daha önceki yazılarda bahsettiğimiz gibi 1920 ve 30'lu dönemlerde daha çok tiyatro oyuncularının ve eserlerinin hakim olduğu bir sinema ...