Türk sinemasında geçmişten günümüze bakıldığında oluşum ve gelişim sürecinde geçen aşamaları dönemlere ayırabiliriz. Keza geçmişten günümüze bakıldığında bazı dönem adlandırılmalarının yapıldığını görebiliriz.
Dönemsel olarak bakarsak;
1923 ve 1939 arası Tiyatrocular Dönemi
1939 ve 1952 arasında biraz da ikinci dünya savaşı ve siyasi, politik belirsizliklerin etkisinde kalan Geçiş dönemi.
1952-1963 arasında bana kalırsa günümüzde dahi devam eden Yeni Sinemacılar Dönemi olarak adlandırılır..
Her ne kadar böyle dönem sınıflandırmaları olsa da örneğin Metin Erksan bu dönemlerin ülkenin içinde bulunduğu siyasi konjonktüre göre şekillendiğini ve ülkenin içinde bulunduğu duruma göre sinemanın şekillendiğini savunur. Yani kısacası bu ayrıma giderken ülkedeki siyasi gelişmelerin sanat üzerindeki etkisini göz ardı etmemeyi savunmuştur.
Ancak ben burada çok sevdiğim Metin Erksan'dan farklı bir görüş taşımaktayım. Evet sinemamız doğal olarak ülkenin içinde bulunduğu şartlardan etkilenmiştir ancak bu tüm dünyada yaşanan bir süreçtir. Örneğin 1939-1945 ikinci dünya savaşı yıllarında ve sonrasında ağırlıklı olarak savaş ve zafer konulu filmler dünya sinemasında epey ses getirmiştir. Ancak sonrasında yeni sinemacılar geliştikçe filmlerin konusu da dönemin yapısına göre şekillenmiştir. Bu beklenen bir durumdur ancak Metin Erksan'ın bazı filmleri bulunduğu döneme ait işler değildir. Türkiye'de sansüre uğrasa da dünya sinemasında iz bırakmış ve Türkiye'nin içinde bulunduğu durumlardan etkilenmeden farklı bir sinema diliyle anlatılmış nice filmleri vardır. Genel manada sinemacılar içinde bulundukları toplumun psikolojik yansımalarından etkilenseler de bana kalırsa bu etkiler altında da olağanüstü farklı filmler yapılabilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder